2008 Kendini Affettiriyor ve Ingrid Bize Müziğin Ne Olduğunu Hatırlatmak İçin Geri Dönüyor.

Kategorisi: ,

Adetten olduğu gibi bu yılın sonunda da bütün yılın ne kadar sıkıcı, üzücü, kötü, aptal, gereksiz vs olduğundan şikayet ediyor ve yeni yıldan beklentilerimizi sıralıyoruz.

Ama şunu söyleyebilirim ki aralık ayı boyunca benim gördüğüm 2008’in kendini affettirmek için büyük bir çaba harcadığı. Önce Erin McCarley’in albümünü dinleyebilmemiz, sonra Rosie Thomas’dan şahane bir noel albümü ve ve ve evet bugünkü sürprizim işte bu “ve” kısmı.

Sayın okuyucular 2008 bitmeden canımıniçi Ingrid Michaelson da albümünü yayınlamış bulunuyor ve tahmin edersiniz ki iki gündür başka bir şey dinleyemiyorum. Be OK isimli bu albümünde Ingrid gene çok iyi iş çıkarmış. Albümde iki tane önceden tanıdığımız şarkı var (Greys Anatomy’nin 3. CDsi içinde yayınlanan Keep Breathing ve The Way I Am). Ama albümün geri kalanı hakikaten dinle dinle doyma cinsinden. Nitekim yazıyı yayınlamama bir kaç dakika kaldı ama hala hangi şarkıları yükleyeceğimi düşünüyorum.

Gördüğünüz gibi albümün kapağı da ayrı bir aşık olma mevzusu. Özetle herşey gene çok mükemmel, çok Ingrid.

Şarkılara gelelim. Dediğim gibi albümün içinden şarkı seçme işi bu sefer iyice tatsız oldu. Bütün albümü herkes dinlesin istiyorum. O sebeple önce bir rapidshare linki verelim; ben upload etmedim, kefil olamam kalitesi nedir falan bilemem. Ama daha iyisini bulana kadar sizi idare eder, rapid için tık (Bütün albümü 35 MB’ye sığdırdığını şimdi fark ettim, ses kalitesi beklemeyin fazla derim ben. Aykud dinledi, onayladı). Ben de üç şarkı hazırladım size, ama öncelikle söylüyorum: Bütün albümü dinlemelisiniz! Buraya koymadığım The Chain’i ve Be OK (Acoustic)’i muhakkak dinlemelisiniz.

Benim ilk şarkım; albümün kendi adını taşıyan çıkış parçası (klişe de oldum, çok şükür) Be OK. Başkasından dinlesem bile bu şarkıyı Ingrid söylemeliymiş derdim o derece bir Ingrid şarkısı. Pazar günü nefretimi azaltmama da yardımcı oldu ne yalan söyleyim. Dinlenmeli!

İkinci şarkım Lady In Spain. Hakkında bir şey söylemeye gerek görmüyorum. Dinleyin görün. O ne ses, o ne melodi. Açıkçası bana “Ingrid bize müziğin tanımını yapmak için geri dönüyor” dedirten biraz da bu şarkı oldu, haberiniz olsun.

You And I da öyle şirin ki, dinlemeden duramayacaksınız; kulaklıklarla uyuyacaksınız. Demedi demeyin.

Özetle sevgili okuyucu; bundan ala yılbaşı hediyesi olamaz. Severek dinleyin. Bizi takip edin. Sevgiler.

Tüm Şarkılar Bölümü Kapandı

Kategorisi: ,

Sitenin en üst kısmında yer alan bir tab ile ulaştığınız “Tüm Şarkılar” bölümü bilinmeyen bir süre için kapandı. Sadece şarkıların değil, metinlerin de keyfini çıkarın. Sevgiler.

Christmas Is My Favourite Time Of Year

Kategorisi: , ,

 Sevgili Ahali, Cemaat;

Yılın en sevdiğim dönemi olan Noel nihyet geldi, çattı. Yarın yani 24 Aralığı 25 Aralığa bağlayan gece hep birlikte noeli idrak edeceğiz. Ben de her sene yaptığım gibi (hatta biraz daha abartılı olarak) çevreden gelen “Oğlum sen hıristiyan mısın, ne noeli?” falan zırvalarını kulakarkası edip kutlama hazırlıkları yaptım. Veeee bu sene diğer senelerden farklı olarak geleneksel Gingerbread Cookie pişirdim. Tabii siz bilmiyorsunuz ama kokusu bile yetiyor, yani o derece mükemmel oldu. Ağaç süsleme vs gibi sıradan işleri hiç saymıyorum bile.

Özetle; Chrsitmas is my favourite time of year!

Ama sizleri hiç kurabiyesiz bırakır mıyım? Baktım ki herkese kurabiye yollamak pek mümkün olmayacak ben de size Rosie Thomas’ın bu Noel içi çıkan Noel şarkıları albümünün en bi güzel şarkısını hazırladım. Dinleyin, görelim bakalım kendinizi Noel ruhuna kaptırmadan edebilecek misiniz?

Şarkıya geçmeden önce, yarın yazamazsam diyerekten hepinize çok mutlu, huzurlu, kahkahalı, Christmas Spirit’li, Gingerbread Cookie’li şahane bir noel diliyorum! İşte noel hediyeniz;

Rosie Thomas – Why Can’t It Be Chirstmas Time All Year

2009’a Az Kalmışken 2009 Geldi Bile!

Kategorisi: , ,

Selam, millet

Bir alttaki gönderiye bakınız, ne diyor? 6 Ocak 2009’da albümü çıkınca herkesin “Allahım ne kadar ünlü bir insan” diyeceği Erin McCarley’den bahsediyor değil mi?

İşte o Erin McCarley benim son dönemdeki en büyük aşkım, bloga bir şey yazmamamın da sebebi ayrıca. Ondan başka bir şey dinlemiyorum ki! Zaten toplamda 3 şarkısı vardı elimde, o 3 şarkıyı döndürüp duruyorum hep. Ta ki waffles.fm’de kendisinin ocağa kadar dinleyemeyeceğimi sandığım albümünü görünce.

Evet 2009 geldi bile! 2 gündür hipnotize olmuş gibi Love, Save The Empty albümünü dinliyorum, hiç durmadan. Ve kesinlikle beklentilerimi karşılayan bir albüm bu. Erin McCarley’e tapıyorum; albümüne ise ölüyorum.

Albümün tamamını hemen yayınlayamıyorum; açıkçası albümü dinlediğim için mutluyum ama piyasaya bile çıkmadan torrente geçmiş olmasına da üzüldüm biraz. Çok emek harcamış kendisi. Ama sizi de merakta bırakmak istemiyorum, o sebeple albümnden çok beğendiğim bir şarkıyı şimdi hep beraber dinliyoruz; albümün yayınlanması için geri sayıyor; amazon.co.uk’den önsiparişlerimizi veriyoruz:

Erin McCarley – Blue Suitcase

Lenka İle Dinginleşiyoruz

Kategorisi: , , , , ,

Lenka'yı duydunuz mu? Duymamış olabilirsiniz, daha albümü çıkmamış kendisinin ama Amazon'da ön-siparişe açık. Bazı internet servislerinde de (iTunes gibi) satışta. Neyse bunlar gereksiz bilgiler.

Lenka ile bilmemiz gereken ne? Kendisini, müzikal açıdan öyle sıradışı yenilikler beklemeden, canımız alışık olduğumuz tarzda, dinginleşmek için müzik dinlemek istediğinde mutlaka dinleyecek olmamız. Yani sahne tekniğine uyarlayacak olursak yorgun argın eve geldiniz, günün bütün rezaletlerini ertesi sabaha kadar unutmak istiyorsunuz. Ama dans edecek modda da değilisiniz, kafa dinlemek istiyorsunuz. Alın size Lenka!

Yalnız ben bugünlerde dinlediğim şarkılara ağlamama yetimi kaybettiğim için sizi de ağlatır mı, yoksa keyiflendirir mi, yoksa pek de iplemez misiniz bilemiyorum. Dinleyiniz görünüz efendim. Takipte kalın!

Lenka - Live Like You're Dying

Is There Anybody? Than I Need More Fluoxetyn

Kategorisi: ,

Selam Herkes!

Bu blogu öldü sanmıştınız değil mi? Yok ölmedi, sadece yazarları yazmayı bıraktı başka başka başka işlere daldı. Bendeniz kendimi İstanbul'a zor attım, Demokrasi Aşısı eğitim programına katıldım. O bitince de Ankara'ya dönmek istemedim. Kaldım da kaldım. Döndüğümde majör depresyonlu stabil bir insandım.

Gel zaman git zaman vakit geçti, okul açıldı. Araya tatiller girdi. Yazmak hep aklımdaydı ama bir türlü zamanım olmadı sanki. Tabi bu arada al Prozac, biraz daha al. Al!

Velhasıl yazmaya başlıyorum sanırım. Belkide başlamıyordumdur. Kısmet

Katso Maisemaa?

Kategorisi: , ,
Daha henüz bu blog fikir aşamasındayken ben Let's Go And Throw All Songs We Know blogunu keşfetmiştim, hatırlamıyorum nasıl. Bu blogu keşfedince oradaki şarkıları toptan indirip bir klasöre tıktım sonra dinlerim diye. O sırada yeni sabit disk aldım, yeni sabit diske taşınma heyecanıyla o klasördeki şarkıları dinlemeyi unuttum, onlar öyle kaldı.

Sonra bir gün, yaklaşık 3 ay önceydi, o klasörden bir şarkıyı gene tesadüfen dinledim: Minua Ollan Vastassa, hatırlamıyorum ama kesin adı cazip gelmiştir bana. Sonra ben bu şarkıyı deli gibi dinlemeye başladım, loop'a aldım. Başka şarkılarını bulamamanın sıkıntısı ile kıvranırken, waffles.fm halfleech yaptı ve ben nihayet Regina'nın iki albümüne kavuşabildim.

Evet bugün size yeni bir dünya açıyorum: Regina, Fince Indietronica! Vokalde Lisa Abla ve geri kalan kısımlarda da anlamsız anlamsız bakan iki abiden oluşan Regina, bence bir deha. O kadar sanatçılar ki,
web siteleri bile dehşet bir tasarıma sahip, saatlerce gezebilirsiniz. Kendilerinin iki albümü ve 2009 başı için imzalanmış bir sözleşmeleri bulunuyor. İlk albümleri Katso Maisemaa, 2005 yılında Finlandiya'da, 2006 yılında da Japonya'da yayınlanmış. Ne kadar sattı, ne oldu bilmiyorum ama bu albüm benim hastası olduğum albümdür işte. Bu albüme o kadar hasta oldum ki 2007 yılında Finlandiya ve Tayvan'da çıkmış Oi Miten Suuria Voimia albümünü pek de dinlemedim, adı daha güzel olmasına rağmen.

Müzikal açıdan ne kadar yenilikçiler, hiç bunun üzerine kafa yoramadım. Ancak cancağzım İngilizce'yi çok sevmeme rağmen arada böyle abarak gubarak şeklinde enteresan dillerde şarkılar dinlemek pek güzel oluyor! Öyle ki şarkı adlarından tiyo alarak eşlik bile ediyor insan. Ayrıca yaklaşık 1 hafta süren The Cardigans - Country Hell bağımlılığından da sağolsun Regina kurtardı beni (Evet Aykud, senin azarladığın da iyi oldu). Esasen ben bu yazıyı 2 gün önce yazacaktım ama şarkı seçme aşamasının içinden çıkamadım.

Gelelim bu canım insanların, bendeniz tarafından tertemiz upload edilmiş şarkılarına demeyi çok isterdim ama diyemiyorum :S . Vallahi hiçbir şarkıyı bir diğerinden ayıramadım. İki gündür seçmeye çalıştım olmadı. Ben de ne yapayım dedim? Bütün albümü yükleyiverdim. Elektronik Müzik ile azıcık bağınız varsa şüphe etmeden indiriniz, bana güveniniz: Katso Maisemaa Parça1 ve Katso Maisemaa Parça2

Ama elbette siz hala kotalı ADSL kullanan zavallı arkadaşlarımı da düşündüm. Bir de "ben öyle bilmeden etmeden bütün albümü indirmem" diyecek ukala Aykud'u düşündüm. Bazı şarkıları da münferit olarak hizmetinize sunuyorum o sebeplen: Albümün adını taşıyan çıkış parçası (bu klişeyi kullanmaya bayılıyorum ve size elektriklerimi yolluyorum)
Katso Maisemaa dinlemenizi rica ettiğim ilk parça. Bunun ardından zamanında adını yukarıda virdiğim blogdan indirdiğim ilk Regina şarkım Minua Ollan Vastassa da güzeldir. Bunları sevmenize rağmen albümü indirmemekte ısrar ediyorsanız şunları deneyebilirsiniz: Elokuva , Pidä Varasi, Tyttö , Nyt on Jo Myöhäistä (bu çok güzel). [Diğer albüm olan Oi Miten Suuria Voimia'ya haksızlık ettiğimi de şimdi dinlerken fark ettim. Onu da yazarım yakında, endişeye mahal veremeyin.]

Günaydın Song!

Kategorisi: , ,

4 gündür aralıksız dinleyip, pek neşelendiğim, yerimde duramadığım, sanki yıllar önce yayınlanmamış da yeni çıkmış heyecanı ile dinlediğim bu şahane şarkıyı sizinlen paylaşmak istedim. Bu da blogumuzun ilk "Günaydın Song"u oluyor:
Cardigans - Country Hell

If you fall apart
Fall into my arms

One uneasy morning
Doesnt make me leave

Dönüşüm Muhteşem Oluyor : Lucky Soul!

Kategorisi: ,

Merhaba Ey Blog!
Okulu bitirdim, 3,76 ortalama getirdim, Side'ye tatile gittim/geldim, dün gece Nefes'te 45likler eşliğinde boynum tutulana kadar dans ettim...

Artık hizmetinizdeyim!.

Bu gece ilk dinlediğim andan bugüne kadar tam anlamıyla "küçücük, fıçıcık, içi dolu turşucuk" tadındaki biricik albümlerini başucumdan hiç eksiltmediğim Lucky Soul grubu hakkında yazacağım sizlere. Greenwich'li 6 kişil bir grup olan Luck Soul, tam anlamıyla indie-pop yapıyor diye düşünüyorum ben. 2007 Nisanında çıkan tek albümleri "The Great Unwanted", kendine ait çok şirin bir sounda sahip, 80leri hatta hatta yanılmıyorsam 60ları bile anımsatıyor. Dinlediğiniz zaman büyük ihtimalle sizin de ilk edindiğiniz izlenimler "şirin" ve "dinlenesi" olacak. Belki çok yoğun duygudurumlarınızda açıp acel tecel dinleyeceğiniz bir grup değil ama keyiflenmek için kesinlikle ideal, hele hele de shuffleda karşınıza pat diye çıkarsa kocaman gülümsetecektir.

Şimdi "The Great Unwanted"dan bir kaç parça dinleyelim. Dediğim gibi dinler dinlemez sizi çarpacak, "bir şarkı dinledim ve hayatım değişti" tadında parçalar beklemeyin. Bunlar daha çok hayatınızı sessiz sedasız daha keyifli yapacak şarkılar:

Evvela Lips Are Unhappy: Zamanında Anja Garbarek'i yazarken "bu blogdan bir şarkı bile indirmemeye yemin etmiş olsanız dahi bunu indirin" demiştim. Bu şarkı için de aynen aynı şeyleri hissediyorum. Nedense bende hep, hızlı bir biçimde araba sürerken dinlense süper olacakmış izlenimi uyandırıyor.

Diğer şarkılar için pek ayrıntı yazasım yok. İyi, şirin, tatlı dinlenesi parçalar. Özellikle

My Brittle Heart ve Ain't Never Been Cool 'u dinleyin bence. Zaten tarzı severseniz gerisi geliyor. Ben de şahsen tek bir şarkı dinleyip ardından albüme dadandım. 3 şarkının ardından "Yahu sevdim ben bu grubu" diyenler için elimizde One Kiss Don't Make A Summer ve It's Yours da var. Öneri bizden, dinlemesi sizden. Yorumlarınızı belirtirseniz deli gibi seviniriz.

It Is My Day To Disappear!

Kategorisi: , , ,
Merhaba!

Buraya yazmayalı ne kadar çok oldu. Zaten böyle bir projeye finallere 2 hafta kala başlamak hataymış, kabul ediyorum. Bir kısmınızın da bildiği gibi 1 aydır suni teneffüs ile zor ayakta duruyorum. Yaptığım ödevin girdiğim sınavın haddi hesabı kalmadı.

Nihayet bugün bitirdim! Saat 17:00 itibariyle üçüncü sınıfla ilgili hiçbir yükümlülüğüm kalmadı.

Aslında blog için de çalışmıyor değildim. Sizler için son 2 haftada 35 GB kadar müzik edindim.

Şimdi kısacık bir tatile gidiyorum. Cuma günü döndüğümde tam gaz yazmaya başlayacağım. O kadar çok şaarkı biriktirdim ki ;)

Ama bu gece de kuru kuru yazı yazmak istemedim. "Today is friday / It is my day to disappear" sözleri ile kalbimi çelen bir parçayı da sizinle paylaşıyorum. Çok şahane bir grup, yazarım daha sonra uzun uzun:


En kısa zamanda görüşmek üzere!

Destroy Me This Way!

Kategorisi: , , ,
Ödevi olanın canı çıksın, misali bir hafta geçirmekteyim sevgili okuyucu. Bİr kaç gündür yazmamamın üç sebebi var.

1. durmadan ödev yapmam gerekiyor. Ödevleri genelikle teslim etmem gereken sabaha 3 - 4 saat kala bitiriyorum

2. Bir Ingrid Michaelson dalgası aldı yürüdü, yeni bir şey dinlemiyorum.

3. Hakkında uzun uzun yazmak istediğim grupları harcamak istemiyorum.

Ama bu akşam pek coştum. yarın teslim edeceğim ödevin hacmi çok büyük, sanırım ondan. Size de sizi coşturmasını umduğum bir şarkı yolluyorum ama coşturmayabilir. Şu an pek doğru tespitler yapabildiğim söylenemez:


Gece Şarkısı 5

Kategorisi: , ,
Nedendir bilmiyorum, bazı günlerde çok farklı bir duygudurumu içine giriyorum. Böyle bir ağlamak istemeler, gece kabus görmeler, ona buna telefon edip konuşmamalar falan; enteresan bir hal vesselam. Depresyon desem değil, bilemiyorum nedir... İşte böyle bir dönemim dün gece resmi olarak başladı, gün burnumdan geldi. Ne zaman biter? Bilmiyorum.

İşte sevgili okuyucu böyle moralsiz olduğumda başkalarına dinlemeleri için eğlenceli, hoplazıpla tipi şarkılar önermek içimden hiç gelmiyor. Aslında kafamda vardı bir iki şey, bir Unicorns olsun yahut Ladytron ya da CSS olsun; insanı yerinden kaldırıp zıpalatacak bir şeyler koymak istiyordum ama tepetaklak olmuş ruh durumumdan mütevellid, bu gece hüzünlü bir şarkı bize eşlik ediyor; kısmetse yarın...

Oldu, Bitti!

Kategorisi: ,
Sevgili okuyucu, belki fark etmişsinizdir iki gündür pek hareket yok buralarda. Üzerinize afiyet biraz hasta oldum. Her gün pansuman falan koşuşturma oldu azıcık. Üzerine de son akşama bırakılmış ödevler ve sunumlar olunca çileden çıktım gibi oldu biraz :)

Fekat blogumu unutmuş değilim. Mesela hangi grupları yazacağımı falan belirledim kafamda ama hak verirsiniz ki yazamadım henüz. Aykut insanı da farklı yöntemlerle kaçıyor bucak bucak benden.

Özür mahiyetinde bir şarkı armağan edeceğim size, hatta hemen şimdi başlıyorum yüklemeye. Sevgiler etc.

Gece Şarkısı 4

Kategorisi: , ,

Eya okuyucu; kolumda çıkan bir yara sebebiyle sancılar içinde kıvrandığım bu gece, baktım uyku tutmuyor bari bir şarkı ekleyeyim, dünyaya bir faydam olsun dedim. The Hidden Cameras'ın en çok sevdiğim şeyi aslında fotoğrafları. Aralarından su sızmayan çok eğlenceli bir arkadaş grubuna benziyorlar çünkü ('Bakınız şekil A' diyecektim ama bu resimde pek de dost canlısı görünmüyorlarmış, şimdi fark ettim). Şarkıları da eğlenceli, sanki acımı da azaltıyor gibi geldi bana. Buyrunuz;

Gece Şarkısı 3 ve 3½

Kategorisi: , , , ,
 
Saatlerdir Anja Garbarek takılıyorum ama gene arşivi tarayıp kafayı takacak bir şarkı buldum. Şarkımız tamamen beylerden oluşan bir gruptan. Grubu da çok severim, ilerde bol bol yazacağaım ama karizmalarına olan kıskançlığımdan dolayı gıcıklık yaptım böyle tamamı herif olan grupları Boyband olarak etiketliyorum artık. Etiketi her gördüğümüzde aklımıza NYSN'C falan gelsin gülelim diye. Gelelim şarkıya, Anja'dan sonra biraz gürültülü mü ne? İyidir, iyi:

Bloc Party
ile enerjimize enerji kattık ama uykuya dalmak lazım artık, saat geç oldu. Onun da çaresini buldum. Şarkıyı dinleyin hemen 'soft' izlemeye başlayacaksınız. Grupla ilgili bol malumat ilerde:

Anja Garbarek Derim Başka da Birşey Demem

Kategorisi:
Efenim şunu bilir şunu söylerim, kendi müzisyen olanların müzik önerilerinin yerini hiç bir şey tutamaz. Nasıl keşfeder, nerelerden bulurlar bilmiyorum. Ama bambaşka oluyor. Bu tip önerilerden haberdar olduğum zaman altın bulmuş gibi seviniyorum.

Norveçli 'singer - songwriter' Anja Garbarek (ki Jan Garbarek'in kızıdır) ile ilgili blog girileri bu kadar yaygınlaşmamış, kendisi ülkemizde az da olsa tanınmamışken ben kendisini wholelifefairy'miz bir tanemiz Deniz Özbey'den duymuş ve dinlemeye başlamıştım. Ama ne yalan söyleyim Smiling & Waving öyle ilk dinlemede kendisini sevdiren bir albüm olmadı benim için ama yavaş yavaş sevdim, Anja'yı 'Favorite Music' olarak Facebook'uma ekledim. Fakat kendisini ne kadar sevebileceğimi geçenlerde Breifly Shaking albümü elime geçince anladım. Evet kendisine bitiyorum.

Kendisinin henüz ulaşamadığım albümleri mevcut ama zaten şu an hala Breifly Shaking ile haşır neşir olmaktayım. Farklı bir şeyler dinlemek isteyenler, ya da bu ara playlistinden sıkılmış olanlara kesinlikle öneriyorum. Belki benim kadar sevmezsiniz ama arada bir dinleseniz kârdır. İnsanın kulağına pek hoş geleiyor kendisi.

Henüz dinlemediğim Velkommen Inn (1992) ve Balloon Mood (1996) ve Angel-A Soundtrack (2006) albümlerini dinleyince muhakkak yazarım. Ama hatmettiğim Smiling & Waving (2001) ve Briefly Shaking (2006) albümlerinden süper şarkılar yükledim size ellerimle. Hepiciği kaliteli CD-Rip'lerden alınma. Seveceğinize dair garanti veriyorum hatta "ölümü görün dinleyin" diyorum.

1.
The Last Trick : Bu sayfadan tek şarkı indirmemeye yemininiz bile olsa hatırım için bunu indiriniz, söz veriyorum hayran kalacaksınız

2.
Shock Activities : Gayet iyidir bu da, tarz olarak üsttekinden farklı insanı daha bir tahrik ediyor loop yapmak için

3.
Still Guarding Space : Biraz The Last Trick tarzında bu, yumuşacık, pek güzel dinleniyor

4.
Dizzy With Wonder ve 5. This Momentous Day : Eğer üsttekileri sevdiyseniz buyrun bunlarla devam edin

6.
Big Mouth : Karşınızda çok farklı bir Anja oalcak bu şarkıyı dinlerken. İlk anda sevmeyebilirsiniz, ama sıkı şarkı kabul edelim.

Gece Şarkısı 2

Kategorisi: ,

Aniden çıkan bir doğum günü kutlaması yüzünden istediğim album değerlendirmesini yazamadım ama gene de arada derede gece yatmadan bir şarkıya kafamı takmayı başardım. Dün klasiklerden gidiyordum bu sene çağdaşlardan seçtim;

Gece Şarkısı 1 ve 1½

Kategorisi: , , , , ,
Adet edindim, saatlerce müzik dinledikten sonra artık bilgisayarı kapatıp yatmaya karar vediğimde bir şarkı seçip 5 - 6 kere dinliyorum ondan sonra yatıyorum. Bu sayede uyuyana kadar o şarkı kafamda çalmaya devam ediyor.

Dedim ki ben de, bu gece takıntı halde dinlediğim şarkılar blogun gece şarkıları olsun. Karşınızda gece şarkısı 1 ve 1½

Bu gecenin şarkısı The Cardigans - Rise And Shine imiş meğersem, durmadan dinliyorum. Zaten bence The Cardigans, 90’ları sevmek için tek başına yeterli bir sebep.

Rise and shine, rise and shine my sister!
Tam Rise And Shine ile en sevdiğim eylem olan Sandalyeden Kalkmadan Dans Etme eylemimi sürdürürken gelen bazı haberler, geçen bazı konuşmalar canımı sıktı. Ben de bu yeni modumun şarkısını buldum ki kendileri gece şarkısı 1½ olarak karşısında:

 

etiketler: Cardigans, The Cardigans, Deuce, Rise And Shine

Sia: Önce Dinle Sonra Öl

Kategorisi: , ,
SiaInVan2_400x400 Fark ettiğiniz gibi Sia (Furler), "kıyıda köşede kalmış, büyük çabalar sonucunda keşfedilmiş" tanımına uymuyor, evet. Ama blogun ilk girisi için şık olacağını düşündüm.

Avustralyalı Sia, pek çoğumuza aşina bir isim. Six Feet Under'ın finalinde "Breath Me" adlı mükemmelliğin doruğunda şarkısı çalınınca bilmeyenler de tanıdı.

Kendisinin biri konser kaydı olmak üzere 4 adet albümü ve harbiden sayamadığım kadar single çalışması var.

sia furler Gelin görün ki hala 2004'de çıkan Colour The Small One albümünün üzerine iş çıkaramadığını düşünüyorum. Özellikle son albümü Some People Have Real Problems’ı azıcık dinleyip bir kenara attım.

Daha önce dinlemeyenler için ilk denenmesi gereken şarkı
Breathe Me. Ardından benim önereceklerim Sunday ve Pictures. Ama dediğim gibi son albümü adam akıllı dinlemedim.

Sia playlistte kesinlikle bulunması gereken bir ablamız. Arada çalınca insanı pek güzel etkiliyor.

Bir de benden size hediye. Bayılabilirsiniz, çok fazla dinlemeyin:
Breathe Me (Live)
 
etiketler: Sia, Sia Furler, Breathe Me, Colour The Small One, Lady Croissant, Sunday, Pictures, Breathe Me (Live), Sex Feet Under Final Song.

O Yeah!

Kategorisi: ,

Merhaba;

Bu blogu açmadan önce çok düşündüm. Başladığım işleri sürdürme gibi bir adetim olmadığı için Blogger kontrol panelimi her açtığımda gördüğüm bir sürü içi boş blogdan biri olsun istemiyorum çünkü.

Fakat müzik iyi, paylaşmak güzel.

Bu ruh halim değişene kadar yazacağım burada. Umarım takip edersiniz.

"Bunları da Okuyun" başlığı altındaki bloglar kendimi cesaretlendirmem için çok işe yaradı. Teşekkür ederim yazarlarına.

Arkadaşım Visual Effect'e de hem blog tasarımını seçerkenki yardımı için hem de yazar olacağı için teşekkür ederim. Onunla birlikte blogun müzik tadı çok daha zengin olacak.

"Müzik ile dolu bir blog olsun" diyorum. Hoşgeldiniz!

Müzik Kardeşliği

Ne kadar zaman ayırırsak ayıralım orada bir yerlerde dinlesek hastası olacağımız ama henüz bulamadığımız şarkılar olduğunu biliyoruz. Paylaşımcı bir anınızda kendi keşiflerinizi bizle paylaşın : feelindie@gmail.com

Bu Blog Ne iş?

Müzik dinlemeyi seviyoruz. "Hobilerim arasında boş zamanlarımda müzik dinlemek" halinden daha çok seviyoruz. Müzik dinlemek, o müziği keşfetmek, değerlendirmek, dünyanın en ücra köşelerini deşmek, eskileri sandıktan çıkarmak için zaman yaratıyoruz. Paylaşalım diye karar verdik. Umarım seversiniz.